Birçok okur ve takipçim mobil telefonlarıyla sosyal medya ortamında daha fazla beğeni toplayacak fotoğrafların nasıl çekileceğini soruyor.
Evet, telefonların kamera özellikleri son derece yetenekli ama sadece bu yeterli değil… Aslında iş daha çok size düşüyor.
Bresson ve ünlü yansıma fotoğrafı
“Sokak fotoğrafçılığı” kavramının öncülerinden olan Magnum’un kurucusu Henri Cartier-Bresson’un 1932 yılında Paris’te çektiği su birikintisinin üzerinden atlayan adam fotoğrafı önemli bir ikondur. Tam 87 yıl önce bugünün koşullarıyla karşılaştırıldığında son derece “ilkel” bir fotoğraf makinesiyle çekildiğini göz önünde bulundurursanız önemini kavramak çok daha kolay olacaktır. Bugün cebinizdeki fotoğraf çekebilen en eski model telefon bile Bresson’un o günkü fotoğraf makinesinden –Sanıyorum Leica’dan önce Contax marka bir fotoğraf makinesi kullanıyordu– yüz kat daha fazla yeteneğe sahip…
Bresson’un Paris’te Saint-Lazare Garı’nın arkasında çektiği, sayfalarımızda da yer alan bu ikonik fotoğrafın en önemli özelliği su birikintisinin üzerinden atlayan adamın hareketinin birikinti üzerindeki yansımasıdır. Bu simetrik görüntü aslında çok sıradan gibi görünen o “kritik an”a farklı bir yaratıcılık katmış fotoğrafı görsel açıdan daha estetik bir hale getirmiştir.
İnsan gözü simetriyi sever, asimetriyi de algılar… Yansıma tekniği gözü okşayan en önemli fotoğraf çekim tekniklerinden biri olmakla birlikte cep telefonları fiziksel yapıları gereği, fotoğraf makinelerinden çok daha avantajlı koşullar sunarlar. Öncelikle katlanabilir ekran olmayan telefonlarda su seviyesinden fotoğraf çekmek o kadar da kolay değildir. Ayrıca fotoğraf makinesini vitrin camlarına yaslayarak doğru açıyı elde etmeniz son derece zordur. Yansıma tekniği adeta cep telefonları için idealdir.
Yansımanın tam zamanı
Aslında yağmurların sıkça yağdığı, içinde bulunduğumuz “ıslak” mevsim yansıma fotoğrafları için aranan koşulları oluşturuyor. Yağmur sularıyla oluşan su birikintileri inanılmaz fotoğraflar için sizleri bekliyor. Sokaklarda dolaşırken bu su birikintilerine çok dikkat etmenizi tavsiye ediyorum. Hele arka planda da şehirle özdeşleşmiş, bilinen bina, yapı vs. unsurlar varsa fotoğrafınız çok daha anlamlı olacaktır.
Bu yazıyı hazırlamadan İstanbul’da Karaköy, Galata Köprüsü, Eminönü ve Beyazıt civarında küçük bir kent turu yaptım ve birçok yansıma fotoğrafını sizler için çektim. Sizler de çevrenizde küçük bir keşif yapacak olursanız birçok çekim noktası bulabilirsiniz…
Su birikintilerinden çekim yaparken dikkat etmeniz en önemli şeylerden bir tanesi suyun dingin ve pürüzsüz olması. Suda oluşacak dalgalanmalar da güzel bir etki verir ama aradığınız o simetriyi yaratacak ayna etkisini vermez. Hatta suyun içinde çöp, pislik, kalıntı varsa temizlemenizi öneririm. Zaman zaman yansıma çekebilmek adına yanınızda su da taşıyabilirsiniz. İstediğiniz noktada bir su birikintisi yoksa bunu kendiniz de yaratabilirsiniz.
Yansıma sadece suda olmaz
Özellikle kent sokaklarında yansıma yalnızca suda olmaz… Cam binalar, vitrinler ve otomobil camları yansıma çekmek için size harika fırsatlar sunar. Özellikle bulutlu havalarda cam binaların üzerindeki gökyüzü yansımaları size inanılmaz şehir manzarası fotoğrafları çekme imkânı verecektir. Öte yandan en iyi yansıma fotoğraflarını vitrinlerde bulabilirsiniz. Özellikle vitrin arkasındaki objeyi de görüntüleyebildiğinizde ortaya zengin kompozisyonlar çıkacaktır. Nitekim otomobil camlarını da gözden kaçırmayın derim…
Elbette su ve cam gibi malzemelerin yanı sıra her türlü parlak yüzey de işinizi görecektir. Bu sayfadaki örnek fotoğrafa bakacak olursanız, Eminönü civarındaki parlak granit oturma alanlarının nasıl bir yansıma etkisi yarattığını görebilirsiniz. Özellikle hemen arkasındaki Haliç, Boğaziçi, Galata Köprüsü ve Galata Kulesi manzarası ile İstanbul kokan muhteşem fotoğraflara imza atabilirsiniz. Bir yol da yansıma için güneş gözlüğü kullanmaktır. Modelinizin taktığı gözlük üzerinden farklı kompozisyonlar yaratabilirsiniz.
Galata Köprüsü, fotoğraf tutkunlarının değişmez mekanlarından biridir. Günün hemen her saatinde bu köprünün bir köşesinde fotoğraf çekebilme imkânınız vardır. Bu fotoğraf köprünün hemen orta kısmında yer alan platformda, Süleymaniye Camii ve Haliç’e bakan tarafta çekildi. Müdavimler bilir, bu bölümde yağmurlu havalardan sonra su birikintisi olur. Günün battığı, ufukta kızıl bir çizginin oluştuğu saatlerde, aydınlatma ışıkları hemen yandıktan sonra çok etkileyici bir manzara oluşuyor. Ayrıca hemen arka taraftan gelen ters ışık bir de siluet görünümü veriyor ki, daha sonra bu teknikten de söz edeceğiz. Suyun hizasında eğilerek, özellikle telefonun “ultra geniş açı” modunu seçtim. Daha iyi bir kompozisyon için objelerin hareketlerini izlemeye başladım. Yalnızca manzarayı çekseniz de olur ama fotoğrafa “insan” unsurunu katmanızı tavsiye ederim. Yürüyen şahsın hareketlerini izledim ve yürümeye başladığı noktada “burst” modunda deklanşöre bastım. İki kare çekebilmiştim ama ilk karede istediğimi almıştım. Hem yürüyüş hareketi istediğim dinamizmi yansıtıyor hem de adımların açıklığından hemen arkadaki caminin siluetini temiz olarak görüyordum. Bu arada şunu da özellikle belirteyim, bu fotoğraf birçok sokak fotoğrafımda olduğu gibi kesinlikle “kurgu” değildir. Yani “Sen şuradan yürü de ben çekeyim…” şeklinde çekilmemiştir.
Yansıma fotoğraflarında su ve camın yanında parlak yüzeyler de size yardımcı olur. Bu fotoğraf Eminönü’nde yer alan vapur iskelesinin hemen orada yer alan cilalanmış granit oturma banklarının üzerinden çekildi. Hemen arkada İstanbul’un simgesi bir vapurun yarım görüntüsü, fotoğrafın sağ tarafında ise martılara simit atan muhtemelen Arap bir turist kadın. Kadrajı ayarladıktan sonra kadının hareketlerini izlemeye başladım ve elinin havada olduğu o anı yine “burst” moduyla yakalamaya çalıştım. Ortaya bu kare çıktı.
Yine Eminönü vapur iskelelerinin yer aldığı yer… Geniş açıyla vitrin camından Beyazıt Kulesi ve Süleymaniye’ye doğru bakış. Hemen sol tarafta İstanbul’un bir başka simgesi haline gelmiş, kestane ve mısır arabaları, kırmızı rengiyle fotoğrafta iyi bir leke oluşturuyor. Cep telefonu kameralarının genellikle telefonun üst kısmında yer alması yansıma fotoğraflarında size büyük bir avantaj sağlayacaktır. Çünkü telefonu cama dayayabilir ve istediğiniz açıyı kontrol edebilirsiniz.
Galata Köprüsü’nden Galata Kulesi’ne doğru bakarken hemen sağda park etmiş bir otobüs… Köprünün üzerinde insan kalabalığı ve arkada muhteşem İstanbul manzarası… Aslında son derece sıradan bir fotoğraf bile bir otobüs camı yansımasıyla etkili bir hale gelebiliyor.
Henri Cartier-Bresson’un 1932 yılında Paris’te çektiği su birikintisinin üzerinden atlayan adam fotoğrafı “sokak fotoğrafçılığı” ve “decisive moment” (kritik an) kavramlarının doğmasına neden olan önemli bir simgedir.