Paris’in anti-faşist sokak çeteleri: Vikingler ve Panterler

1980’lerde 20’li yaşlarını süren fotoğrafçı Philippe Chancel, Paris sokaklarındaki anti-faşist sokak çetelerinin arasında hayli vakit geçirmiş bir isim. O dönemleri şöyle anlatıyor: “Hayattaki yerimi bulmaya çalışıyordum, bu yüzden heyecan arıyordum ve sınırları zorlayan durumlarla karşılaşmaya, gerçek hayatın tadına bakmaya hazırdım. Fotoğrafçılık, bunun iyi bir bahanesiydi.” Bu dönemin aktif grupları arasında ön plana çıkanlar ise Vikingler ile Panterler olmuştu.

Paris’in anti-faşist sokak çeteleri, genellikle işçi sınıfına mensup beyaz gençlerden oluşuyordu. Farklı etnik kökenlere mensup üyeleriyle, Vikingler bu açıdan farklıydı. Grubun yapısını Chancel şu cümlelerle anlatıyor: “O dönem Vikingler istisnaydı çünkü siyah, beyaz, beur (Kuzey Afrika asıllı Fransız), hepsi vardı. Bu bende merak uyandırdı. Onları uzunca bir süre içeriden fotoğraflamak istedim. Sanırım ben de genç ve tavır sahibi olduğum, ayrıca kendime güvendiğim için beni kabul ettiler.”

Fotoğraf: Gilles Elie Cohen

1950’lerin rock’n’roll ruhunu hatırlatan retro tarzlarıyla, Vikingler yakın geçmişin sahiplenmeye çalışıldığı bir döneme işaret ediyordu. Erkekler ekose gömlekler ve pileli pantolonlar giyip saçlarını geriye doğru yatırırken genç kadınların tercihi çizgili pamuklu bluzlar, yuvarlak küpeler ve büyük puantiyeli baş örtülerini tercih ediyorlardı. Grubun Elvis Presley, Gene Vincent, Eddie Cochran, Chuck Berry ve Bo Diddley gibi kimi açık, kimi örtülü birçok ilham kaynağı vardı.

Fotoğraf: Gilles Elie Cohen

Philippe Chancel’in 1982 boyunca fotoğrafladığı bir diğer grup ise Vikingler’in müttefiği Panterler’di. Fransız karşı kültür dergisi Actuel’de yayımlanan fotoğrafları çekmek, Chancel için kolay olmamıştı: “Çoğu zaman sürekli tetikteydim. Onları tanısanız bile bu insanların ne yapacağı hiç belli olmazdı. Kameramla orada olmamın pek hoşlarına gitmediği durumlar oluyordu. Ben onlara yakındım, ama aynı zamanda düşmanları gibiydim. Konumumu ayarlamak zordu ve diplomasinin dilini çabucak öğrenmem gerekti. İşler ilerledikçe risk de arttı. Ayrıca flaş kullanıyordum, bu da fotoğraf çekmenin en ihtiyatlı yolu değildi. Bazen tepkiler çok sert olabiliyordu.”

Fotoğraf: Philippe Chancel

Hikâyeye buradan itibaren dahil olan bir fotoğrafçı daha var. 2002’de Rock Contre la Montre adlı belgesele denk gelen Serious Publishing’in şefi Filo Loco, Gilles Elie Cohen’in fotoğraflarıyla tanıştı. 1980’lerin başlarında profesyonel bir fotoğrafçı dahi olmayan Cohen, Vikingler’le boş bir arsada karşılaştı ve onları takip etmeye başladı.

Fotoğraf: Philippe Chancel

Chancel’in onları fotoğrafladığı dönemde Vikingler ve Panterler gibi grupların temel dertleri parti yapmak, dans etmek, gece kulüplerine gitmek ve eski araba sevdasıyla özetlenebilirdi. İşin rengi, Milliyetçi Cephe’nin lideri Jean-Marie Le Pen’in Fransız politik sahnesine girişine tekabül eden 1983 belediye seçimleriyle değişecekti. O dönem artan işsizlik gibi sorunların kaynağı olarak (sürpriz!) göçmenlere işaret edilirken Vikingler ve Panterler de örgütlenmeye, anti-faşist pratiklerini agresifleştirmeye başlamıştı. Britanya’da 1950’lerde yükselen aynı adlı akımı 1980’lerde Paris banliyölerine taşıyan Teddy Boys ve Panterler tarafından ırkçılıkla özdeşleştirilen konfederasyon bayrağıyla dolaşan Rockabilly Rebels gibi sağcı gruplarla çatışmalar sıklaşmıştı.

Fotoğraf: Gilles Elie Cohen

Vikingler’in adı içinde birden fazla ırka mensup müzisyen bulunan ilk başarılı rock’n’roll grubu kabul edilen Del-Vikings’ten, Panterler’inki ise Amerika Birleşik Devletleri’nde siyahilere yönelik şiddete tepki göstermek üzere kurulan devrimci parti Kara Panter Partisi’nden (Black Panther Party) geliyor. Nitekim tarzları da eski tip hava kuvvetleri ceketleri ve şapkalarıyla Amerikan askerlerini andırıyor. Üyelerinin pek çoğu dövüş sanatları eğitimi almış bu çete, şiddete başvurmaktan çekinmeyerek Paris sokak çetelerinin bir nevi öncü kuvveti haline geliyor. Sokaklarda faşizme karşı mücadele veren bu çetelerin toplu adı için kimi zaman dünyadaki muadillerini de hatırlatacak şekilde antifa, kimi zaman da chasseurs de skins (dazlak avcıları) ifadeleri kullanılıyor.

Fotoğraf: Philippe Chancel

1980’lerin başında Vikinglerin 100’e yakın üyesi mevcut. Şehrin kuzey doğusunda bulunan banliyölerden Gare de l’Est’e (büyük metro istasyonu) kadar olan bölge de iki çetenin kontrolünde. Rakip çetelerle olan çarpışmalar bar ya da konser mekânlarında gelişigüzel çıkıyor. 1983’te ise bu çatışmalar, Vikingler ve Panterler arasına da sıçrıyor. Nedeni günümüzde dahi bilinmezken ittifakı bozan bu kavga başlamadan bir yıl önce Paris’ten ayrılan Philippe Chancel, fotoğraflarındaki birçok insanın uyuşturucu, aşırılık ve o dönem yaşanan vahşi hayatın etkisiyle hayatlarını kaybettiğini belirtiyor. Bu durumda onun çektiği fotoğrafları da görece masumiyetle bağdaştırmak çok abes kaçmıyor: “Geçmiş geçmiştir, ama fotoğraflarıma şimdi baktığımda bir kayıt gibi görünüyorlar, hem bir başka zamana, hem de bir başka dünyaya ait bir kayıt.”

Fotoğraf: Philippe Chancel

Chancel’in, elinde silahla gezen çete üyeleriyle ilgili sözleri şöyle: “Önce yalnızca gösteriş yaptıklarını düşündüm, belki biraz da kendilerini korumak içindi. Şimdi bakınca çok daha şaşırtıcı, çünkü bütün bunlar yalnızca banliyölerde değil, Paris’in büyük bulvarında oluyordu. Bugünün güvenlik seviyesi bağlamında düşünüldüğünde inanılmaz, hatta imkânsız görünüyor.”

Fotoğraf: Philippe Chancel

Chancel, Paris’ten sonra Kâbil’deki çatışmaları ve Kuzey Kore’nin gündelik hayatını yansıttığı fotoğraflarla birlikte dünyanın önde gelen foto muhabirlerinden biri kabul edilmeye başlıyor. 2014’te Cohen’i Amsterdam’daki evinde yakalayan Filo Loco, onun fotoğraflarını 2015’te yayımlanan Vikings & Panthers adlı bir kitapla dünyayla buluşturuyor.

Fotoğraf: Gilles Elie Cohen

Kitabın kapağındaki “Küçük” Jean (Petit Jean), Vikingler’in ardından önce Fransız alternatif rock grubu La Souris Déglinguée, sonra da punk rock ve sokak kültürünü bir araya getiren “psychobilly” alt kültürünün kurucusu addedilen İngiliz grup The Meteors’la vakit geçirmeye başlıyor. Rivayete göre, 1980’lerin sonunda Paris’e dönmesinin ardından Stalingrad Metro İstasyonu’nda çıkan bir tartışmada öldürülüyor. La Souris Déglinguée’nin 2014’te yayımlanan albümü Les toits du Palace’ta ona atfedilmiş “Little John” adlı bir şarkı bulunuyor. The Meteors’un 1983 tarihli “Johnny Remember Me”sinin de onunla bir ilgisi olduğunu söylemeyi çok isterdim, ancak buna dair net bir bilgi yok.

Fotoğraf: Philippe Chancel

2018’deki tabloya baktığımızda politik sahneye girişleri 1983’e dayanan Le Pen’ler hâlâ Avrupa’nın başına belâ. Sorunların müsebbibi olarak hâlâ göçmenlere işaret ediliyor. Anti-faşist olmak ise hâlâ çok özgürleştirici. Huzur hâlâ isyanda.

Exit mobile version