Bir ölünün fotoğrafı bize ne anlatır? Hiçliğin girdabında yok olan bedenin yarattığı im nedir? Savrulan dumanların arasında, parçalanmış bir cesedin bizde yarattığı etki nasıl ifade edilir?
Dahası ölümün fotoğrafı nasıl çekilir? Susan Sontag, fotoğrafın, ölümün dehşetini yansıtması bakımından her türlü sözlü anlatımdan daha ağır olduğunu belirtir. Nitekim bunun nedeni, gerçekliğin (ölümün) nostaljik bir bütünlükten, ayrıksı olarak yansıtılmasıdan gelir. İnsan zihninde daha derin izler bırakan fotoğraf, bu ayrıksılığıyla (hatırlatmayla) derin bir acı bırakır.
Yosuke Yamahata, Nagazaki’ye atılan atom bombasının yarattığı dehşeti açığa çıkaran ilk fotoğrafçıydı. 1941’de yılında İmparatorluk Donanması’nın fotoğrafçısı olan Yamahata’nın görevi propaganda amaçlı askeri fotoğraflar çekmekti. Ama işler hiç de beklenmedik şekilde gitti ve ölü bedenleri fotoğraflamak zorunda kaldı. 9 Ağustos 1945’te şehir düştüğünde, Yamahata Nagazaki’ye yakın bir görevdeydi. Haberleri duyduğu anda, kenti belgelemek için bir yazar ve ressamla birlikte bir trene atlayıp şehre ulaştı. Şehri gördüğünde ise söylediği ilk cümle şuydu:
“İşte dünyadaki cehennem.”
Virginia Woolf savaşın dehşetini, yarattığı gerçekliği zihnimizde tutmakta başarısız olduğumuzu söylese de; Yosuke Yamahata’nın 1945’li yıllarda çektiği fotoğraflar, belleğe işlenen acıların derinliğini tekrar hatırlatması bakımından önemlidir. Olayın etkisiyle durmadan deklanşöre basan birinin ortaya çıkardığı görüntülerde, acımasız gerçekliğin izleri oldukça sarsıcıdır. Woolf, zihnin başarısızlığından bahsetse de bu durum olsa olsa belleğin ihaneti olarak değerlendirilebilir. Yamahata karşılaştığı görüntüleri cehennem olarak değerlendirirken; o cehennemin kendisini de sardığından habersizdi. Radyasyona yakalanan bedeni 1966 yılında onu terk etti ve geriye o cehennemin yok ettiği kentin, bedenlerin izleri kaldı.
“Ağustos güneşinin doğrudan ışınlarını engelleyen tek bir bulut yoktu, patlamadan sonraki ikinci gün de Nagazaki üzerinde acımasızca parlıyordu. Bugün, Nagazaki ve Hiroşima şehirlerinin her ikisinde de kayda değer bir iyileşme yaşanırken, geçmişi hatırlamak zor olabilir, ancak bu fotoğraflar bize zamanın gerçekliğini sarsılmaz bir ifadeyle vermeye devam edecek.”
Yazı: Sevil Ateş