Röportajlar

Gültekin ÇİZGEN’le 1993 yılından bir röportaj

Gültekin ÇİZGEN

1940 İstanbul doğumlu. 1958 yılında katıldığı bir yarışmayla fotograf yaşamı başladı. Ilk kişisel sergisini 1962 yılında açtı. Çok sayıda sergi açan ve dia gösterileri düzenleyen Çizgen yayımladığı 15 kitap ve albümüyle üretkenliğini göstermiştir. 1978 yılında Devlet Güzel Sanatlar Akademisine bağlı olan Fotograf Enstitüsü’nün kurucularındandır. İFSAK’ın Onur Üyesi olan Çizgen, Yeni Fotograf dergisini de yayımlamıştır.

1- Fotograf nedir?

Fotograf, iki temel yönü olan teknik alt yapılı bir “kavram” dır. Sanatçı kadrolarca sanat standartlarında bir anlatım dili olarak kullanıldığı zaman “sanat”, meslek uygulamalarında ise sadece bir “meslek” tir. Yani kısaca fotograf, bir sanat ve meslek kanalıdır.

2- Belgesel fotograf nedir?

Belgesel fotograf meslek uygulamalarının bir dalıdır. Türkiye’de karıştırılan kavram, doğrudan fotograf, demek yerine “deneysel” tavrın karşılığına “belgesel” konmaktadır. Halbuki sanat anlatımı içinde belgesel tavırdan farklı olarak genel kapsam, doğrudan fotograf denilen, dokunulmamış, aktarılmış fotograf kavramıdır. Fakat cevapları sizin ortaya koyduğunuz şekilde vereceğim.

3- Belgesel fotografın amacı nedir?

Belgesel fotograftan nasıl kesin bir amaç beklenebilir? Çünkü bu alanda bir amaçlama nasıl düşünülebilir, tam bilemiyorum ama “araç” olarak insanların yabancılaşmamış ve fotograf mantığıyla insan ve doğaya dönük bir evreni anlamalarına, kavramalarına doğrudan yarar sağlayabilir. Belgesel fotograftan da sanattan beklentilerimiz ne ise onu bekleyebiliriz.

4- Belgesel fotografla toplum bilinci oluşturulabilir mi?

Ustalıkla yapılırsa elbette.

5- Belgesel fotografın ulaşım gücü,kullanım alanları ve etkileri nelerdir?

Belgesel fotograf genelde “basın-yayın” kanalında yaygın olarak kullanılır. Dolayısıyla ulaşım gücü, doğrudan etkisi yüksektir. Elbette bu etki operasyonun yüksek standartlarda becerilmesiyle doğru orantılıdır.

6- Belgesel fotografın diğer fotograf akımlarından farkı nelerdir?

Belgesel fotograf, fotograf anlatımlarının temelidir. Bunun karşıtı olan deneysel fotograftan ana farkı şudur: Bilindiği gibi fotograf, teknik olarak icadıyla resim sanatını derinden etkilemiş ve resmin doğadan insana yansıyan gerçekliğini değiştirerek, insandan doğaya dönen yeni bir gerçekliğe çevirmiştir. Fotograf ise doğadan insana yansıyan temelde o eski resim anlatımının yerine geçmiştir. Sanatçılar bu anlatımı kişisel bilgi birikimleri ile tamamlar, bu anlamda yorumlar ekleyerek belgesel fotografı zenginleştirmişlerdir. Fotograf yabancılaşmamıştır. Fark, olayın eşyanın tabiatı olarak yabancılaşıp, yabancılaşmama noktasındadır. Deneysel fotografta yapılan genelde zaman ve mekan boyutlarını kurgusal dengeyle resim sanatına yaklaştırmaktan ibarettir. Burada eşyanın tabiatı ve fotografın teorik, pratik temeli yabancılaşmaktadır. Yabancılaşma ise, sanat akımlarının en büyük düşmanıdır.

7- Belgesel fotografın, o fotografı çeken tarafından yorumlanarak karelenmesi gerçeği tam olarak yansıtır mı?

Gerçek “izafi” bir konudur. Hangi gerçek? Nasıl bir gerçek? gibi sorgulandığı zaman gerçeğin tek boyutlu bir kavram olmadığını anlayabiliriz. Belki soru belgesel fotograftan beklenen gerçeğin ne olduğunu eşelemekle değiştirilebilir. Bu fotograf akımında sanatçı insan ve doğanın ritmindeki tamlamalarıyla varolanı bireysel olarak yorumlayabilmektedir. Bugün değişik fotografçıların aynı alt yapılarla aynı alana bakmalarında ve fotograf sonuçlarında kesin farklılıklar olduğunu biliyoruz. Bu da gösteriyor ki, belgesel fotograf bir konunun olduğu gibi aktarımı asla değildir. Yorum, aynı olmayan aktarımın varyantlarındadır. Dünyada bunu çok ustaca becermiş büyük kadrolar yetişmiştir.

8- Belgesel fotograf artık kendi kendini tekrarladığı için önemini yitiriyor mu?

Belgesel fotografın kendini tekrarladığını söylemek kolay değildir. Bir sanatçı kendini aşamayabilir, ama başarılamamış belgesel çalışmaların bir akımı tıkadığından bahsetmek yanlış bir yaklaşımdır. Özellikle mesleki uygulamalarda, yaşanan dünyada basın yayın medyası kaldıkça, belgesel fotografın da işlevini sürdüreceği açıktır.

9- Değişen değerler ve estetik beğeniler açısından belgesel fotografın konumunu açıklarmısınız?

Değişen değer ve estetik beğenilerin belgesel fotografa yeni anlatım tatları getirdiği örnekleriyle ortadadır. Bu soruda açılması gereken değişen değer ve estetik beğenilerden ne anladığımızdır.

Değişim, dünyada sosyoekonomik kültürel yapılarla doğru orantılı olarak yaşanmaktadır. Eğer bir toplum bu temellerde önemli bir değişim sergilemeden devam ediyorsa, sanat platformunda da gerçek bir değişim sergileyemez. Etki-tepki ve diyalektiğin işlemediği bir gelişim sanatta mümkün değildir. Bu olsa olsa modaların izlenmesi, uyarlanması gibi yüzeysel sahiciliği, gerçekçiliği olmayan bir olaydır. Burada da “süre” kavramı ortaya çıkmaktadır. Sanat sosyal bir olay olduğuna göre her ülkenin yaşadığı zaman süreci farklı sanat yaratımında anahtar bir kavramdır. Bir ülkenin süre bütünlüğüne uymayan ürününün özgün olmadığı açıkça söylenebilir.

10- İletişim çağı olan yüzyılımızda sinema ve televizyonlar karşısında belgesel fotograf zayıf kalıyor mu?

Böyle bir kıyaslamanın mantığı olabileceğini sanmıyorum. Sekiz nohuttan üç enginar çıkarsa kaç kalır gibi ayrı değerlerin hesaplanmasına benzer bir yanlışlığa düşülebilir. İletişim çağını başlatan doğrudan fotograftır. Sinema ve televizyon, fotografın çocuklarıdır. Elbette bu dallardaki ürünler tüm sanat dallarını etkileyip, beslediği gibi fotografa da etkileri olmuştur. Sinema ve televizyona bir teknik olarak bakarsak aktardığı sadece ve sadece fotograftır.

11- Belgesel fotografla estetik değerler yakalanabilir mi?

Her içerik ve biçim taşıyan plastikte estetik bir sorgulama temelde vardır. Bunların yüksek bir standarda vardırılması o konuya eğilen sanatçının çapıyla doğru orantılıdır. Eğer bir sanat adamı belgesel kanalda sanatlı bir anlatım yakalayabilmişse açık olarak bir estetik de sergilemektedir. Estetik, sanattan soyutlanan bir şey değildir. Sanat denizinde “estetik balığı” ayrı bir yem ve iğneyle tutulmaz. Estetik, sanat yaratımının, ürününün ayrılmaz bir parçasıdır.

12- Belgesel fotografa yaklaşımınız? ( Çanta elde mi dolaşıyorsunuz yoksa konuyu belirleyip çekime öyle mi çıkıyorsunuz ? )

Ben her iki tavırda da çalışabilirim. Zaman zaman öyle, zaman zaman böyle. Bu son derece biçimsel, bence belirleyici bir özellik değildir. Belirleyici olan “özgün bir anlatım dili”ne ulaşıp ulaşamamaktır. Yani aynı kanalda yürüyen ustaların ayrı portfolyolarını sergilediği farklı değerlerdir. Belli bir fotograf kültürüne ulaşmış kişi belgesel alanda her iki ustanın farkını kavrar “işin nasıl yapıldığından çok, ne yapıldığı önemlidir.”

Belgesel fotograf ne kadar kemirilip zorlanırsa zorlansın,”fotografın temel işlevine” sadık kaldığı ölçekte gücü sürecektir.

Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen SanalSergi'yi gezerken reklam engelleyicinizi kapatın. Açık kalması durumunda site içerisinde içeriklerde kısıtlı erişim sağlayabilirsiniz. Desteğiniz için teşekkürler.