Röportajlar

Sokak fotoğrafçılığında etik ne olmalı?

Özellikle sosyal medyada kendi türünün yeni alt başlığını inşa eden sokak fotoğrafçılığındaki etik ve hak ihlalleri her geçen gün başka bir tuhaflıkla ve farklı bir biçimde kendini göstermeye devam ediyor. Peki, gerçekte sokak fotoğrafçılığı nedir ve bu türde etik ne olmalıdır? Fotoğraf sanatçıları Süleyman Gündüz, Tahir Ün, Eren Aytuğ, Emine Ülkerim, Tolga İldun ve avukat Tolga Ersoy ile konuştuk.

Haberin başlığındaki sorunun ortaya çıkması; son zamanlarda daha da artan, sosyal medyada da sık sık karşımıza çıkan bana göre sokak fotoğrafçılığının bir garip yeni türü olan ve bu türdeki hak ihlallerinden kaynaklanıyor. İnsanlara anlık yaklaşarak ya haberli ya da habersiz çekilen, kimi zaman red cevabına rağmen ücretsiz olduğu gerekçesiyle ısrar edilen, hatta tüm bu süreci sosyal medyada paylaşılmak üzere video kaydına alındığı bu fotoğrafçılık türü hiç şüphesiz etik ve hak ihlallerini beraberinde getiriyor.

Dahası bu türde; fotoğrafçılığın, fotoğrafın kendisinden çok bir performans olarak ön plana çıktığına ve esas amacın pek de fotoğraf sanatına hizmet etmek olmadığına şahit oluyoruz. Konuşulması gereken fotoğrafın kendisi olmalı iken fotoğraf çekim sürecinin ve fotoğrafçının bu süreçteki ‘garip’ performansına tanıklık ediyoruz daha çok. Hiç şüphesiz bu, sosyal medyanın istediği bir performans, gerçek sokak fotoğrafçılığının değil elbette. Peki, nedir gerçek sokak fotoğrafçılığı, nasıl olmalıdır? Şu anki pratikte etik ve hak ihlalleri nedir? Fotoğrafçılar Süleyman Gündüz, Tahir Ün, Eren Aytuğ, Emine Ülkerim, Tolga İldun ve avukat Tolga Ersoy ile konuştuk.

Sokak fotoğrafçılığında etik ne olmalı?

SÜLEYMAN GÜNDÜZ: FOTOĞRAFÇILIĞIN TEMEL AMACI İNSANI BİLGİLENDİRMEK OLMALI

Daha önce foto muhabiri, seyahat ve belge fotoğrafçıları etik kurallar içinde (mahremiyete dikkat ederek) kamusal alanda bütün toplumu bilgilendirme duyarlılığıyla fotoğraf çekiyor ve onları çoğaltıyordu. Burada birinci amaç etik kurallar içinde maksimum mahremiyete uyarak, yani kişilik haklarını koruyarak toplumu bilgilendirmekti. Şimdi en az hassasiyet gösterilen şey etik kurallara, mahremiyete ve kişilik haklarına uymak. Bir toplumu bilgilendirmek amacıyla en üst düzeyde etik kurallara uyularak elde edilen bir görselin savunulabilir bir tarafı var.

Amaç toplumu bir sorumluluk üstlenme konusunda bilinçlendirmek. Keyfi, şöhret olmak veya daha fazla takipçi elde etmek gibi bireysel çıkarlar üzerinden kamusal alanda (sokakta) haberi olmadan fotoğrafı çekilen veya videosu kayıt edilen bir bireyin; gördüğü anda hoşlanmayacağı bir görseli paylaşmak etik değildir. Bazen insanlar sizin elde ettiğiniz görsele korktuklarından dolayı ses çıkartmayabilirler. Haber vererek elde edilen görsel de her zaman etik değildir. Bugün sosyal medya ağlarının birçoğunda gördüğümüz sokak fotoğraflarının büyük bir kısmını etik kurallarla ilişkilendirmek mümkün değil. Bunlara benim çektiklerim de dâhildir belki de.

Ben çekiyorum diye hakikat bana göre şekillenmez. Fotoğrafçılığın temel amacı; hangi türde olursa olsun insanı bilgilendirmek olmalı. Kendime yapılmasından hoşnut olmadığım şeyi başkasına yapamam. Sevgi ve merhamet ikliminde çalışmak gerekir. Çektiğimiz her fotoğraf aslında kendimiziz ve kendi hikayemizdir. Kayıt cihazlarının çılgınca çoğalması geride büyük bir sorun bırakıyor. Ben de birçok savaşa ve doğal felakete tanıklık ettim. Her daim elimde bir fotoğraf makinesi vardı ama fotoğraf çekemedim. Tanık olduğum anlarda hekimlik ve yardım etme misyonum vardı çünkü. O görevi foto muhabirleri yapıyordu ve o onların göreviydi. Sokak fotoğrafçılığında ana unsur insan istismar edilmemeli ve incitilmemeli.

EREN AYTUG

EREN AYTUĞ: KAMUNUN BİRLİKTELİĞİNE KATKIDA BULUNAN FOTOĞRAFLARI ÇOĞALTMAK GEREKİR

Sokak fotoğrafçılığı rekabet halindeki değerlerin en sık kısa devre yaptığı ve tartışmaya açık bir alandır. Fotoğraftaki öznelere saygı gösterilmesi gerekliliği yüzünden izinsiz olamayacağını düşünenler ile fotoğrafçının yaratıcılık, ifade özgürlüğü, estetik değerlerin öncelenmesi dolayısıyla çekimden önce ya da sonra izin istemek zorunda kalmasının yaratacağı kısıtlılığı vurgulayanlar arasındaki bu ayrım tartışmanın belli bir yüzünü tanımlıyor.

Fakat şunu belirtmek gerekir ki öznelerden izin alma konusundaki fotoğrafçıya normatif olarak bindirilmeye çalışılan yük gerçekleşmiş olsaydı sokak fotoğrafçılığı tarihindeki ünlü ve sanatsal açıdan değerli fotoğrafların birçoğu asla üretilemezdi. O halde fotoğrafçıların ifade özgürlüğü ile öznelerin hakları veya çıkarlarının uzlaşabileceği alanların yolunu bulmak gerekir. Ben kişilerin çok yakınından fotoğraf çekerken ihtiyatlı davranmak gerektiğini, çekim öncesinde ya da sonrasında izin alınmasını doğru buluyorum.

Ama belli bir mesafeden çekilen günlük hayatın farklı durumlarında çekilmiş fotoğraflarda; öznelerin sağladığı temsilin yanıltıcı olmadığı, kişiyi küçük düşürücü, aşağılayıcı bir durum yoksa izin alınmasına gerek olmadığını, böyle bir zorunluluğun fotoğrafçının üretiminin durmasına yola açabileceği fikrindeyim. Tartışmanın başka bir boyutunda ise fotoğrafçının etik açıdan farklı bir sorumluluğunu hatırlatmak isterim. Her sokak fotoğrafçısı sosyal medyadan bunları yayınlamakta ve dolayısıyla kamuya seslenen imajlar üretmektedir.

Bu durum aynı zamanda ortak kamu düşüncesinin de altını doldurmaktadır. Bu yüzden görüntüler, aşağılayıcı ve ırkçı olmamalı aynı zamanda kişilerin temsiliyetlerinin adil ve doğru olmasını gerektirir. Ortak bir kamunun birlikteliğine ve dayanışmasına katkıda bulunan fotoğrafları çoğaltmak gerekir diye düşünüyorum.

060520237483f453
Fotoğraf: Eren Aytuğ
EMINE ULKERIM

EMİNE ÜLKERİM: FOTOĞRAFTA VERİLEN MESAJ ÇOK ÖNEMLİ VE DEĞERLİ OLMALI

Eline fotoğraf makinası alıp sokağa çıkan herkes artık sokak fotoğrafçısıyım diyebilme özgüvenine sahip. Ancak sokak fotoğrafçısı olabilmek çok ince çizgileri aşmadan zaman ve mekân hassasiyetini gözeterek, empati kurarak ve kişilik haklarını ihlal etmeden o anı fotoğrafla anlatabilmektir. Kişinin neden fotoğrafının çekildiğini bilmeden sosyal medyalarda yayınlanması ve beğeniler alması beni çok rahatsız ediyor.

Üstelik aynı fotoğraf kareleri için ve gruplar halinde fotoğraf avına çıkan kişilerin aynı kişileri değişik açılardan kadrajlarına alıp paylaşımlarda bulunması; fotoğrafın anlatım amacından uzaklaştırılması bana göre etik değil. Sokak fotoğrafçılığını layığı ile yapan çok az fotoğrafçı var. Sokak fotoğrafında verilen mesaj çok önemli ve değerli olmalı. Yine önemli olan anlatımın güçlü olması, kişilik sınırlarını aşmaması ve empati yeteneğimizin güçlü olmasıdır; çünkü fotoğraf konuşur.

genel4 0505202343bd3899
Fotoğraf: Emine Ülkerim
genel10 0505202350adf5ad
Fotoğraf: Emine Ülkerim
genel12 050520237cc68c69
Fotoğraf: Emine Ülkerim
tahir un

TAHİR ÜN: HABERSİZ ÇEKİMDEN ZİYADE HABERSİZ PAYLAŞIM DAHA SORUNLU

Günümüz toplumunda görüntüleme aygıtlarının herkesin cebine girmiş olması niteliksiz fotoğraf üretimini ve bir o kadar da hızlı tüketimi beraberinde getirdi. Bu noktada, fotoğrafın olduğu kadar fotoğrafçının da işlevinin sorgulanması çok daha önemli. Kültürel altyapıdan ve ideolojisinden yoksun bir fotoğrafçının yaşam içindeki duruşu, onu kavrayışı ve yeniden yorumlama çabaları da sorunlu olur. Lakin, sokak fotoğrafçılığı doğası gereği fotoğrafçı gözünden değerli olanı yaşamın içinden çekip çıkarmak adına habersiz çekimleri de gerektirir ve özel hayatın gizliliğini ihlal etmediği sürece bir etik sorunsalı yok.

Habersiz fotoğraf çekiminin yapılmış olmasından daha çok bu fotoğrafın habersiz paylaşılıyor olması daha önemli. Bu konuda yasal düzenlemeler de var. Ancak, bu mesele insani noktada formüllere bağlanamayacak kadar da hassas. Fotoğrafçının göz teması, çekim sonrası yaşanacak olumlu diyaloglar zaten neredeyse açık bir rızanın olumlanması anlamını da taşıyabilir. Öte yandan günümüz toplumunda fotoğrafçının, sanatçının kendini işinin önüne koyma arzusu popüler kültürün bir sonucu. Bazıları için neredeyse vazgeçilemez bir varoluşsal tutkudur. Bu da konunun başkaca bir etik boyutu olmakla birlikte, bu tutkuyu primlendirerek canlı tutanın da kültür sanat endüstrisi olduğunu gözden kaçırmamak gerekir.

tolga ildun

TOLGA İLDUN: FOTOĞRAFÇI, İNSANA SAYGI VE DİKKATLE YAKLAŞMALI

Fotoğrafçı, fotoğrafındaki insan öğesine saygı ve dikkatle yaklaşmalı. Hatta belki kendini kadrajdaki insanın yerine koymalı. Kişiyi zor durumda düşürecek, rencide edecek bir durum olmadan… Diğer yandan fotoğraf çekmeden önce haber verilmez. Özellikle de an fotoğrafı ise. Verilirse o anın büyüsü kaybolur, fotoğraf bir şeye benzemez, doğal olmaz. Bu nedenle kurgulanan fotoğraflar çoğu zaman bana yavan gelir, kendini belli eder. Öte yandan sokak fotoğrafçılığı aynı zamanda bir belge fotoğrafı da sayılabilir. Mevcut zamanın insanlarını, sokaklarını göstermeye çalışır.

Bence son derece disiplin ile çalışılması gereken, hatta bir hikâyeyi, belki bir semti, tek bir sokağı ve belki bütün bir şehri layığı ile anlatan fotoğraflar bütünü de olmalı. Ayrıca her üretenin beklentisi farklı olsa da en büyük ve ortak arzusu ‘Bakın ben ne yaptım’ diyerek ürettiğini paylaşmak, beğeni almaktır. Günümüzde bu sergilerden daha çok sosyal medyada kendimizi tatmin etme güdüsü şeklinde bir motive aracı olarak da beliriyor sanki. Fakat oldukça yanıltıcı bir durum. Çünkü sosyal medyada alınan beğeniler yaptığınız işin doğru olduğunu göstermediği gibi almadığınız beğeniler de yanlış olduğunu göstermez.

genel8 050520235cba2562
Fotoğraf: Tolga İldun
genel7 050520239d01b96b
Fotoğraf: Tolga İldun
TOLGA ERSOY

AVUKAT TOLGA ERSOY: BASIN KARTINIZ YOKSA SUÇLUSUNUZ

Türk Ceza Kanunu’na göre basın kartı taşımayan sokak fotoğrafçılarının karşı tarafın haberi olmadan fotoğraflarını ve videolarını çekmesi ve bunları sosyal medyada yayınlaması suç teşkil etmektedir. Türk Ceza Kanunu’nun 132. maddesi “Özel hayatın gizliliğini ihlal” başlığı altında, bir kişinin özel hayatının gizliliğinin ihlali suç olarak tanımlanmıştır. Bu maddeye göre, başkasının özel hayatına ilişkin bilgi ve görüntüleri izinsiz olarak elde etmek, kaydetmek, yaymak veya ifşa etmek suçtur. Sokak fotoğrafçılığı yaparken, özel hayatın gizliliğine saygı gösterilmediği takdirde, bu suçun işlendiği kabul edilir.

Keza Türk Ceza Kanunu’nun 135. maddesi “Kişisel verilerin kaydedilmesi” başlığı altında da kişisel verilerin izinsiz kaydedilmesi suç olarak tanımlanmıştır. TCK m. 136 uyarınca, kişisel verilerin yayılması, bu verilerin izinsiz olarak kullanılması ve ifşa edilmesi suçtur. Sokak fotoğrafçılığı yaparken, kişisel verilerin kaydedilmesi ve ifşa edilmesi suç teşkil edebilir. Cezai boyutla birlikte tazminat sorumluluğu da mevcuttur. Öte yandan basın kartı taşıyan herkesin dilediği gibi sokakta fotoğrafçılık yapabilmesi ve herhangi bir kişinin fotoğrafını çekebilmesi mümkün değildir.

Karşı tarafın izni olmayan durumda, ancak kamusal önemi olan, haber değeri bulunan konuların fotoğraflanıp yayınlanması mümkündür. Şayet bu çerçeve dışında hakkın kötüye kullanımı yapılırsa hem cezai hem de hukuki sorumluluk doğacaktır. Hatta diyebiliriz ki TCK m. 137 uyarınca belli bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle kişisel verilerin kaydedilmesi ve yayılması suçun nitelikli hali olup, bu durumda verilecek ceza yarı oranında artırılır.


Yazar: Ali Demirtaş

Kaynak
Akşam

Bir yanıt yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Başa dön tuşu
Eleanor Macnair: Whilst the world sleeps Andrei Stenin Uluslararası Basın Fotoğraf Yarışması 2024 Yılın Sualtı Fotoğrafçısı 2024 Şifreli olarak imzalanmış fotoğraflar neden önemlidir? Sony Dünya Fotoğraf Ödülleri 2023

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen SanalSergi'yi gezerken reklam engelleyicinizi kapatın. Açık kalması durumunda site içerisinde içeriklerde kısıtlı erişim sağlayabilirsiniz. Desteğiniz için teşekkürler.